İş dünyasındaki suç ortağım Eren ve ben, aynı jenerasyon ve kültürün çocuklarıyız. Öğrencilik yıllarımızda ve sonrasında kesişen iş hayatımızda aynı şevk ve heyecanla, farklılıklarımıza rağmen uyum içerisinde çalışabileceğimizi pek çok kere ispatladık. Şimdi de bilgimizi, deneyimlerimizi, uzman olduğumuz alanları ve kaynaklarımızı birleştirerek, en iyi bildiğimiz işi yaparken, kurumsal dünyada sürdürülebilirlik anlamında küçük de olsa fark yaratmaya ve insanların hayatlarına dokunabileceğimiz fırsatları değerlendirmeye karar verdik.   

Sinem Tekçe:

Sinem, 20 seneden fazla iş deneyimi ile sektördeki ana oyunculardan biridir. Saint Benoit Fransız Lisesi’ni bitirdikten sonra, Oxford Brookes Universitesi’inde işletme okuyup, ülkesine dönmüştür.

Kariyerine, Türkiye’de bilinen ve önemli lojistik firmalarından birinde İnsan Kaynakları Uzmanı olarak başlamıştır. Bu işin onu tatmin etmediğini fark ettikten sonra Sesby Mümessillik firmasında Sosyal Uygunluk Müdürü olarak çalışmaya başlamış ve Levi’s, Nordstrom, Jones ve Tommy Hilfiger gibi tanınmış markalarla çalışma imkânı bulmuştur.

İşini bu kadar sevmesinin ve tam kendine göre olduğunu düşünmesinin sebeplerinden bazıları insanların hayatlarına dokunduğunu, çalışanların hayat ve çalışma koşullarını iyileştirdiğini, insanları değişime ikna edebildiğini bilmek ve bunları yaparken farklı ülkelere seyahat imkanı bulup, başka kültürleri deneyimleyip, kalıcı çözümlerin parçası olduğu ve fark yaratabilme imkanı bulmasıdır.  

Sesby’den sonra sırayla H&M ve Gap’de denetçi ve sosyal uygunluk uzmanı olarak çalıştıktan sonra, yolculuğu onu Etik Ticaret Müdürü olarak çalışacağı Primark’a getirmiştir. Bu dönemde, pozisyonun getirdiği sorumluluklar ve faaliyetlerin yanısıra,

  • Bölgede Primark Etik Ticaret Programını kurmuş ve uygulamış,
  • Her yönden riskleri belirlemiş ve değerlendirmiş, kalıcı çözümler sunmuş,
  • Markanın tedarikçiler ile arasında köprü olmuş ve iletişimi sağlamış,
  • Bölgede takımı kurmuş ve yönetmiş,
  • İlgili paydaşlarla yakın temas çalışmış,
  • Küresel projelere öncülük etmiştir.

Pandemi sonrasında Boohoo Plc’de, Etik Uygunluk Müdürü olarak çalışma hayatına devam etmiştir.  Çalıştığı süre zarfında Boohoo’nun Türkiye tedarik zincirini haritalandırmış, izlenebilirlik sistemini kurmuş ve uygulatmıştır. Sürekli eğitimler ve sıkı takip ile tedarik zincirindeki firmaları Sosyal Uygunluk Kapsamında hedeflenen seviyelere ulaştırdıktan sonra emekli olmuştur.

Şimdi ise bağımsız olarak; 25 senelik deneyimin güveniyle danışanlarına yaratıcı çözümler sunmak için SNT Danışmanlığı kurmuştur.


Nergiz Eren Çayıroğlu:

1977 İstanbul doğumlu olan Eren, Özel Doğuş Lisesinden mezun olduktan sonra İngiltere’de Oxford Brookes Universitesinde İşletme okudu. Ardından De Montford Universitesinde İnsan Kaynakları mastırını tamamlayıp Türkiye’ye döndü.

Thames Water ve Accenture’da İnsan Kaynakları Uzmanı olarak çalıştıktan sonra beş senelik kurumsal tecrübesinin sonunda kendi işini yapmak istedi ve bir moda girişiminde bulundu. Bir arkadaşı ile Blisskiss isimli bir marka yarattı. Bu markanın ithalat, ihracat, tasarım, üretim, mağazacılık, toptan satış gibi A’dan Z’ye her aşamasında çalıştı. Bu süreç içerisinde IMA’da iki sene Moda Tasarım okudu ve Cervantes’de B2 seviyesinde İspanyolca öğrendi. Kendi markasını ayakta tutmak için başka markalara danışmanlık yaptı ve 10 senenin sonunda kendi şirketini kapattı. Tüm bu süreçte başka bir tutkusu olan yazı yazmayı hiç bırakmadı ve kendi markasından kazandığı tecrübelerini kaleme aldığı ilk kitabı “Heves Önemli Kısmet Şart” 2018 yılında raflarda yerini aldı.

Evli ve 5 yaşında bir oğlu olan Eren, 2010 yılından beri yerli ve yabancı firmalara freelance sosyal uygunluk danışmanlığı ve denetmenliği yapıyor. Sosyal Uygunluk Danışmanlığının yanı sıra sürdürebilir moda üzerine çalışmalar yapıyor. Danışmanlığını yaptığı firmalara ZDHC, HIGG Index ( Worldy) gibi konularda destek vermektedir. Yazmaya da devam eden Eren’in yazılarını www.erenimobuendia.wordpress.com bloğunda  okuyabilirsiniz.

Son olarak, Haruki Murakami`nin söylediği “koşmasaydım yazamazdım” felsefesini de benimseyerek, koşmayı da rutini haline getirdi.